İnsanlar, psikoloğun kendilerine mucizevi bir çözüm ile gelip her şeyi bir anda düzelteceğine inanmaya devam etmektedir. Günümüzde Psikoloji kavramının tam olarak yerleşmediğine inanıyorum. Hala pek çok insan psikolojinin ve bir psikoloğun kendilerine mucizevi bir çözüm ile gelip her şeyi bir anda düzelteceğine inanmaya devam etmektedir. İşin gerçeği yıllar içinde gelişen sorunların bir kaç hafta içinde yok olmasını beklemek, saf bir çocuğun bir perinin gelip sihirli değneği ile balkabağını bir arabaya çevirmesini beklemekten daha farklı değildir.

Bir çok kişi çevresindeki insanların kendilerini hasta ettiğine inanır, yada çevresel koşulların onları bu duruma ittiğini düşünür. Dolayısıyla bu etkenlerin düzelmesi ve istedikleri türden bir yaşam sağlaması için imkansız bir mücadele içine girerler… Çoğu kez öfke, kızgınlık duyguları, zaman içinde başarısızlık hissini ve beraberinde kendine güvensizlik duygularını getirir.

Oysa kişi çevresindeki insanları ve koşullarını olduğu gibi kabul edip bunlarla baş etmenin yollarına bakmaya başladığı zaman ancak sağlıklı bir gelişim mümkün olabilir. Ne yazık ki gerçek yaşam, hayallerimizdekinden farklıdır ve bunu kabullenmek belkide en zor olanıdır. Psikoloji ve bir psikolog size bu süreçleri kabullenmenizi, nasıl başetmeniz gerektiğini ve duygusal olarak başka insanların etkilerinden bağımsız olmayı başarmanızı sağlamaya çalışır.

Olgunlaşmanın ve büyümenin temel işaretlerinden biri olarak insanın kendi ayakları üzerinde durabilmesi gösterilir. Bir çok kişi bunu fiziksel olarak algılar ve para kazanmak anlamına geldiğini düşünür. Gerçekte olgunlaşmanın para kazanmak ile hiç bir alakası yoktur. Duygusal olarak kişinin kendi sorumluluğunu üstlenebilmesi demektir.

Sorunlar karşısında ne yapması gerektiğini bilen, çözüm üretebilen, çevresindeki insanları suçlamak yerine onları anlamayı başarabilen, kendisi kadar çevresindeki insanlarında yaşamlarını geliştirmeyi başarabilen insanlar gerçekten sağlıklı, olgun ve kendi ayakları üzerinde durabilen kişilerdir.

Bütün bunların başarılabilmesi için, insanın kendisini tanıması, çevresinde olup bitenleri bilmesi, yaşamının ve duygularının kontrolünü elinde tutuyor olması gerekir. İşte psikoloji ve bir psikolog insanın kendisini tanımasını, duygularını tahlil etmesini, neyi neden hissettiğini anlamasını, kendi çözümlerini üretmesini ve hepsinden önemlisi duygularının kontrolünü ele almasını sağlamak için çalışır.

Psikoloji ve bir psikolog, size mutsuzluk veren eşinizi, problemli çocuğunuzu, nefret ettiğiniz patronunuzu, iletişim kurulması imkansız olan iş arkadaşınızı yada size ihanet eden dostunuzu iyileştirip sizin arzu ettiğiniz insan haline getiremez… Fakat sizin bu insanları oldukları gibi kabul etmenizi, ve onlarla birlikte yaşamayı öğrenmenizi, onların size karşı davranışlarından duygusal olarak etkilenmemeyi ve istemediğiniz durumlardan çıkmanız için ihtiyacınız olan gücü bulmanızı sağlamaya çalışır.

Dünyanın neresine giderseniz gidin, hangi yaşamı yaşarsanız yaşayın, trajik, acı veren, aşırı derece üzücü olaylarla karşılaşacaksınız. Anneniz çocukken sizi sürekli dövmüş olabilir, yada babanız aşırı derecede disiplinli olabilir, belkide küçük yaşta bir hastalık geçirmiş ve hayatınız boyunca tekerlekli sandalyeye mahkum kalmış olabilirsiniz, yada iş bulamıyor ve çevrenizdeki tüm insanlar tarafından küçük görülüyor olabilirsiniz. Hatta yaşamınızda sevebileceğiniz bir eş bulamıyor, çocuk sahibi olmak isteyip bir türlü bu arzunuza ulaşamıyor olabilirsiniz. Belkide uyuşturucunun, alkolün, sigaranın yada kumarın esirisiniz, hatta eşiniz, çocuğunuz, dostunuz büyük bir hastalığın pençesinde olabilir. Belkide boşandınız, çok değer verdiğiniz bir insanı kaybettiniz, yaşamınız bir anda yok oldu, kimseye güvenemeyeceğinizi hissediyorsunuz….

Bir çoğumuz yaşamdaki problemler karşısında, küçük bir çocuğun annesi tarafından beslenmesine muhtaç olması gibi çaresiz hissederiz… Bizi terk edip giden sevgilinin ardından acı içinde günler geceler geçirir, ağlarız, yemekten kesilir, dünyaya küseriz… Tıpkı küçük bir çocuğun karnında duyduğu bir ağrı gibi, ne yapacağımızı bilemeden, çaresizce bu acıyı çekeriz, taki annenin gelip karnını doyurması gibi, birisinin gelip her şeyi bizim için çözmesine kadar… Ne yazık ki gerçek yaşam farklıdır. Sevgiliniz terk ettiğinde, bir süre ağladıktan ve gerekli dersleri çıkardıktan sonra, ayağa kalkıp, mutlu olmayı başarmak, kendi hayatınızı düzene koymak sizin görevinizdir. Şikayet etmek, insanlara kızmak, dünyaya küsmek ve kendinizi suçlu hissetmek pasifçe kendi ayaklarınız üzerine kalkmayı reddetmekten başka bir şey değildir. Yaşamdaki sorunlardan muhaf tutulmayı ve birilerinin size mutluluk vermesini umut etmek, beklemek hatta talep etmek, sizi daha fazla psikolojik sorunların içine sokmaktan başka hiç bir işe yaramayacaktır. Sonuç olarak mutlu olmak, insanın kendi sorumluluğudur.

Kısaca yaşamda her insanın baş etmek zorunda olduğu pek çok farklı trajedi yaşanıyor ve yaşanmaya devam ediyor. Her şeyin mükemmel olduğu bir ülke, bir şehir, bir köy, bir aile, bir insan bulmak mümkün değil. Sağlıklı diye gördüğünüz insanlar gerçekte sorunlardan muhaf tutulmuş şanslı insanlar değil, tam tersine sorunları ile baş etmesini öğrenmiş ve bunlara rağmen mutlu olmayı başarabilen insanlardır.

İşte psikoloji ve bir psikolog size yaşamınızdaki sorunlarla nasıl baş edebileceğinizi bulmanızda yardımcı olur, kendi gücünüzü keşfetmenizi ve başkalarının sizin için hayatınızı düzeltmesini beklemek yerine kendi ayaklarınız üzerinde durmanızı ve hayatınızın sorumluluğunu üzerinize almanızda yardım eder.